20 Aralık 2010 Pazartesi

The Guitar



Az çok rocker sayıldığımdan filmin afişi ve adı çok ilgimi çekti, görür görmez indirip izledim. Imdb puanı düşük, ama bence gerektiği değeri alamamış. Çok beğendim filmi. Kesinlikle izlenmeli.

Film, genç bir kadının kanser olduğunu ve anca 1, en fazla 2 aylık ömrü olduğunu öğrenmesiyle başlıyor. Kötü bir ölüm, önce sesini kaybedecek daha sonra nefes alamamaya başlayacak, bu şekilde yalnız yaşadığı dairesinde ölecek. Doktorun verdiği bu haberden sonra kıdem tazminati eline tutuşturularak işten kovuluyor, bu da yetmezmiş gibi sevgilisi tarafından terk ediliyor.

Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan Melody son iki ayını en iyi şekilde yaşamak istiyor ve var olan tüm parasıyla 2 aylığına bir residence dairesi kiralıyor. Sonra kredi kartıyla bütün evi en iyi mobilyalarla döşemeye başlıyor. Son zamanlarını rahat yaşamaya çalışıyor. Yemek yapmıyor, her gün en güzel yemeklerden eve sipariş ediyor. Belki de normalde olsa yapmayacağı ilişkilerin içinde buluyor kendini.



Ve en sonunda her gün rüyasında gördüğü çocukluk hayalini satın alıyor: Bir elektro gitar..

Filmde birden çok boyut var bana göre. İzleyiciye beğendirmeye kaygısından ziyade gerçeklik öğesi hakim. Melody öleceğini öğrendiğinde dünyayı gezmeye kalkmıyor mesela. Sadece son günlerini "kaybedecek bir şeyi olmadan" yaşamaya bakıyor. Genç kadının acısı çok iyi yansıtılmış. Gerçekten filmin içine çekiliyoruz ve "ben de böyle yapardım!" diyebiliyoruz rahatlıkla.

Film sürpriz denebilecek bir sonla bitiyor. Olabilecek en güzel sonla hatta.

2 yorum:

Sel dedi ki...

Film muhteşem. Bazen keşke benim de böyle bir mazeretim olsa dedirttiriyor üzücü bir şekilde...

Sycorox dedi ki...

Çok güzeldi, o ev, sürekli alışveriş etmesi rahat relaks yaşaması. Saffron Burrows çok iyi oyunculuk çıkarmış filmde