6 Aralık 2010 Pazartesi

Geç kalınmış bir yazı: Harry Potter and the Deathly Hallows Part 1

Korka korka ilk gösterimin ilk gününe bilet aldım kendime. Malum 1., 2. film ve 3. filmin sonları hariç Harry Potter filmleri tam bir hayal kırıklığı. Kitaplar uzadıkça kesilmekten, ne olduğu anlaşılamayan sahnelerin uc uca birleştirilmelerinden dolayı bu filme de beklentim oldukça düşük olarak gittim. 2 parçaya bölmelerinden dolayı azıcık umutluyum, iyi olabilir az da olsa diyordum, ancak film benim beklentilerimi ezip geçerek çok üst sıralara çıktı. Film gerçekten güzel. Kitapla neredeyse aynı ve beni tatmin etti tamamen.

Diğer filmlerden farklı olarak filmin havasını çok ama çok iyi ayarlamışlar. O boğucu havayı buram buram soluyabiliyor insan. Öncelikle artık Harry’i koruyacak bir Dumbledore yok ortada. Kendi işlerini kendileri halletmek zorunda kalıyorlar. Bakanlık ele geçirilmiş durumda ve neredeyse herkes onlara karşı. Kaçmak zorundalar ama tabiki de kaçmanın da başlı başına zorlukları var. Yemek yok, çadırda ısınamıyorlar, hortkulukla gergin sinirler birleşince kavgalar başlıyor, bu arada hortkulukların nasıl yok edeceklerini bulmalılar.. Filmde bu gerginlik seyirciye başarıyla yansıtılmış. Seyirci kendini o boğucu havanın içinde hissediyor Ron da diğer filmlerde mutlu mesut esprili ve komik bir kişilikken bu filmde gerginliği en çok yaşayan ve yaşatan insan. Bu kısmı da çok başarılı.. Bunun dışında en sevindiğim olay çok çok az yerinin kesilmiş olması. Film tam olarak oturmuş bir film diyebilirim. Ancak Lilly’nin mektubunu bulmamalarına şaşırdım. Snape’in mektubu okuyup gözyaşlarına boğulduğu sahneyi direk olarak son kısma mı ekleyecekler bilemedim. Kılkuyruk da birazcık olsun pişmanlık duydu diye öldürülmüştü kitapta. Filme onu yansıtmamışlar.

Tabi eklenen sahneler de vardı. Mesela Hermione’nin annesine ve babasına kendini unutturma sahnesi çok başarılıydı. Kitapta sadece ufak bir söylem olarak geçiyordu. Çok güzel düşünülmüş.

Bakanlıktaki sahneler ise mükemmeldi. Filmde biçim değiştirmeden kendileri oynarlar sahnelerde diye düşünmüştüm, çünkü başkalarının oynaması seyirci açısından riskli bir iş. Ancak bunu da tam olarak yerine getirmişler, ne çok uzatılmış ne de kırpılıp kısacık olmuş. İksiri içip büründükleri kimliklerle kendileri çok iyi bütünleştirilmiş.

Dediğim o ki bu defa bu işi gerçekten başarmışlar. Part 2’nin de bu kadar, hatta daha da güzel olmasını bekliyorum. Ve de mümkünse 3. filmden itibaren (son kısmı hariç) tekrar çeksinler, hatta ve hatta 2’şer parça yapsınlar.

Hiç yorum yok: