8 Kasım 2009 Pazar

Hırsız oldum ben

En son bir şey çaldığımda 5 yaşlarındaydım. Daha doğrusu birazdan yazacaklarımı yaşamadan önce en son bir şey çaldığımda 5 yaşlarındaydım. Bu yaz bol bol çaldım bir şeyler. Bununla övünmüyorum ama komikti olaylar. O zamandan bu zamana olan ilk hırsızlığımı bu yaz 30 haziran günü yaptım. Kendi ülkemde olsaydım yapmazdım ama başka bir ülkede müthiş bir özgürlük sahibi oluyorsunuz. İnsan her şeyi yapabileceğini hissediyor.


Yağmur, Güneş, ben (kaçak olarak kaldığımız)yurda doğru yürüyorduk. O sırada bir kilisenin önünden geçerken kilisenin kapının önünde küçük alçı insan figürleri gördük. Büyük ihtimalle satmak için kapının önüne koymuşlardı ama ortalarda kimse görünmüyordu. Açıkçası hiç de umurumda değildi, zira epeyce gereksiz çirkin şeylerdi ve asla para vermezdim öyle bir şeye. 1-2 adım gitmiştik ki Yağmur geri dönüp incelemeye başladı bebekleri.

-Ben bir tane çalacağım ya çok beğendim şunu.
-Yağmur saçmalama be. (Nasıl da sorumluluk sahibiyim, nasıl..)
-Valla ya. Has.ktir kırıldı kafası. Neyse şu sarı şapkalıyı alıyorum ben.
-Hadi kızım görecek birisi al da gidelim.
(Tam harekete başladık, Ben Güneş'le Yağmur'un 1-2 adım arkasında yürürken..)
-Ya Aybü bana da bi' tane çalsana be. (Güneş'in de yoldan çıktığı an)
-Öf tamam alıyorum şunu.
-O çirkin şu diğerini al.
-Aq ben sizin. Al. Sikecem hee ben de şunu çalayım bari kendime. (Nasıl da meşrulaştırdım olayı birden..) Torbaya koyun torbaya. Kimse görmedi di mi? Hadi hızlı hızlı.

Ertesi günlerde o bebekleri kilisenin önünde bir daha göremedik. Nedenini anladık. Utanır gibi olduk, ama utanmadık güldük.

Birkaç gün sonra saat 10 gibi akşam yemeği yapıyorduk evde. Sıvı yağa ihtiyacımız vardı. Baktık bizimki bitmiş. Yaşadığımız evde de yaklaşık 20 kişi yaşıyor ve herkes mutfak malzemelerini, yiyeceklerini herkes için bölme ayrılmış açık raflara koyuyor. Portekiz'deki en kötü şeylerden biri bütün marketlerin, bakkalların en geç 9da kapanması. Eh, evde arkadaşlarımız da bizden pek hoşlanmadıkları için isteyemezdik de. O sırada mutfakta kimse yoktu. Yağmur işe el atmaya karar verdi:

-Bizim rafın üstündeki rafta var bir tane. Kimindi o raf? Durun durun ben çalayım.

10 saniye sonra tenceremizde yağ kızıyordu. Kızdıkça bütün mutfağı keskin bir koku kapladı. Terlemeye başladık hepimiz. İşin garibi yağ köpürdükçe köpürüyordu.

-Yağ böyle köpürür mü be Güneş? (Yağmur dayanamadı tabi şıp şıp terlememize ve burun direklerimizi kıran kokuya)
-Bırak onu bırak allah cezanızı vermesin tamam yağ değil o, çaktırmayın. (Mutfak insan kaynıyor bu anda)

Sirke çalmış benim mal kuzenim..

Diğer hırsızlık olayı tamamen bana ait. Gene 1-2 gün sonra sabaha karşı eve geldik. Bayağı da alkol almışız. Açlıktan sürme peynire saldırdık ama baktık ekmek yok. Tabi ekmek bir memlekette 2 euro olursa, 3 boğaza her gün her gün alınmaz. Kafam da kıyaktı baktım mutfakta kimse yok, gittim başkasının rafındaki bir pakete elimi daldırdım. Aldım 3-4 parça ekmek. Zaten artık çekinme falan kalmadı bende. Alın dedim güzel güzel yiyin.

Görüldüğü üzere ben artık yoldan çıktım. Küçük şeyler gerçi diyeceğim de hırsızlığın büyüğü küçüğü olmazmış. Ama ben de böyle bir şeyi Türkiye'de yapmam. Ecnebi yer diye her şeyin bokunu çıkardık tabi biz. Bok kafayız ya, o bakımdan.

2 yorum:

Adsız dedi ki...

gerekten de takdir ediyorum. ama kendinizi gelistirmeni lazim yine ufak seyler olsun tabii. tek tas olur, zumrut olur.

kendinizi gelistirin ve ulkenize de tasiyin bunlari.

Mathilde dedi ki...

orası kesin cnm. olmadı arkeolojik kalıntılar, tarihi eserler, 5i bi yerdeler..