5 Eylül 2012 Çarşamba

İntihar olayları

Hepimizin içinden çıkamadığı olayların olduğu, sıkıntılar içinde boğuştuğu, depresyon sınırında yürüdüğü, hayattan zevk alamadığı, çıkış yolunun intihar olduğu düşüncesine kapıldığı zamanlar olmuştur. Ama bir şekilde yaşıyoruz, hayatımıza devam ediyoruz. Ölmeyi düşündüğümüz zamanları gençliğimize, tecrübesizliğime veriyoruz. Mesela orta yaşlı birinin kendini öldürdüğünü düşünemem ben. Hayatında çok şey görmüş geçirmiş, acılar çekmiş, belli yaşa kadar dimdik ayakta gelmiş insanları ilaç içerken, gaz solurken ya da ellerine bıçak almış hallerini düşünemem. Düşünmek de istemem. Hayatlarını daha bir düzenlidir, emekli olmalarına az yılları kalmıştır ya da olmuşlardır bile. Neden en rahat edecekleri zamanda bunu yaparlar? O heybetli bedenleri nasıl kendilerine yaptıklarından dolayı yerde hareketsiz yatar?

Dün kuzenimle migrosa gitmek üzere evden çıktık. Sokağın başına gelince bir ambulans gördük. Toplanan kalabalıktan ve ambulanstakilerin yavaş hareketlerinden birinin öldüğünü anladık. Ölüm o sokakta ilginç bir şey değil, zira yaşayanların hepsi yaşlı insanlar. Her yıl sokaktaki birkaç kişinin ölüm haberini alırız. Ambulansla beraber olay yeri incelemenin de orada olduğunu görünce bir şeylerin ters gittiğini anladık, ama işimize gelmedi çok sorgulamak. Moralimizi bozmak istemedik müthiş bir bencillikle. Akşamına öğrendik ki annemlerin, teyzemlerin çok yakın arkadaşı, 30 yıldır her daim görüştükleri biri intihar etmişti. İsminden kim olduğunu çıkaramadım, üzülmek yerine bencil olmak işime geldi, elimde telefon mesaj yazmaya devam ettim.

Bugün Freddie Mercury'nin doğum günü. Bu blogda da defalarca yazdım zaten, kendisi idolümdür. Hiç görmediğim birini çok seviyorum abi, öyle böyle değil ama. İyi ki doğdun dedim kendi kendime, "keşke ölmeseydin de, hep yaşasaydın sen, keşke." Videolarını izledim, şarkılarını dinledim, tam internetten çıkacakken o kadına da bakmak istedim facebook'tan. Bakmamla beynimden vurulmuşa döndüm zaten; "o kadın mı..." Evet tanıdığım biriydi, konuştuğum, hakkında kendimce bir şeyler düşündüğüm...

Şu anda inanılmaz üzgünüm, hala gözüme getiremiyorum yemeklerde neşeli neşeli konuşan kadının bir avuç dolusu ilacı boğazından indirdiğini, cansız bedeninin bulunmak üzere beklediğini. İntihar etmeden bir gün önce bir şeyler paylaşırken, yorumlar yaparken kararını vermiş miydi? Ben kuzenimle gülüşüp dedikodu yaparken o yanda can mı çekişiyordu? Migrosa erken gitmeye karar verseydik bir şeyleri değiştirebilir miydik? Artık bilmemize imkan yok.

Bu gece, bu sabah, şarkılar 2 güzel insana gitsin. Keşke hiç ölmeseydiniz, keşke hep yaşasaydınız.



1 yorum:

Sam Scarlet dedi ki...

içim parça parça oldu.