"Ben" ile başlayan cümleler kurmaktan hoşlanmadığımı yazmıştım, kendi blogum bile olsa kimsenin gram umrunda olmayacak hayatımı, iç karartıcı huzursuzluklarımı, hissettiklerimi ve sıkıntılarımı yazmamaya çalışıyorum (evet bu yazmıyor halim). Çalışıyorum ama beceremiyorum, sonuçta burası benim blogum, bunu okuyan gazete gibi köşe yazısı beklemiyordur herhalde. Ancak sürekli "ben şöyle yaptım, ben böyle yaptım" şeklinde yazılan bir blogun da pek eğlenceli ve ilgi çekici olmadığını kabul etmek gerek. Okunsun diye de yazmıyorum gerçi bu blogu, hatta hiç okunmasın, ben kendi kendime kendi içsel dünyamı yansıtayım istiyorum da herkese açık yazılmıyor bunlar, neyse..
İç karartıcı, zerre umrunuzda olmayan, "banane yarram?" dediğiniz mini yazılarımdan biri daha geliyor hazır olun. 2 kedi, kariyer, para, karakter, yeğen, yalnızlık, aile, pişmanlık, ev, hırs, sakinlik, sıkıntı değişkenleri var. Hepsine aynı anda sahip olunamadığından pişman olmamaya çalışarak hayatını en iyi yönde ilerletmeye çalışan bir Aybüke var. Bu sıkıntılı yolda tanrısı nutella olmuş, kilo almış, aldıklarını verememiş, bu yüzden de git gide daha da mutsuz olan takık bir kız Aybü.
Gece gündüz uygun bir denklem kurmaya çalışıyorum elimdekilerle. Stres de ebemi sikti ayıptır söylemesi.
Ya da siktir edip Yavuz Çetin dinleyeyim. Hiç olmadı The Kinks'tir Waterloo Sunset'tir, Lily Dreams On'dur falan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder