29 Mart 2012 Perşembe

Değişken Sıçışı

"Ben" ile başlayan cümleler kurmaktan hoşlanmadığımı yazmıştım, kendi blogum bile olsa kimsenin gram umrunda olmayacak hayatımı, iç karartıcı huzursuzluklarımı, hissettiklerimi ve sıkıntılarımı yazmamaya çalışıyorum (evet bu yazmıyor halim). Çalışıyorum ama beceremiyorum, sonuçta burası benim blogum, bunu okuyan gazete gibi köşe yazısı beklemiyordur herhalde. Ancak sürekli "ben şöyle yaptım, ben böyle yaptım" şeklinde yazılan bir blogun da pek eğlenceli ve ilgi çekici olmadığını kabul etmek gerek. Okunsun diye de yazmıyorum gerçi bu blogu, hatta hiç okunmasın, ben kendi kendime kendi içsel dünyamı yansıtayım istiyorum da herkese açık yazılmıyor bunlar, neyse..

İç karartıcı, zerre umrunuzda olmayan, "banane yarram?" dediğiniz mini yazılarımdan biri daha geliyor hazır olun. 2 kedi, kariyer, para, karakter, yeğen, yalnızlık, aile, pişmanlık, ev, hırs, sakinlik, sıkıntı değişkenleri var. Hepsine aynı anda sahip olunamadığından pişman olmamaya çalışarak hayatını en iyi yönde ilerletmeye çalışan bir Aybüke var. Bu sıkıntılı yolda tanrısı nutella olmuş, kilo almış, aldıklarını verememiş, bu yüzden de git gide daha da mutsuz olan takık bir kız Aybü.

Gece gündüz uygun bir denklem kurmaya çalışıyorum elimdekilerle. Stres de ebemi sikti ayıptır söylemesi.

Ya da siktir edip Yavuz Çetin dinleyeyim. Hiç olmadı The Kinks'tir Waterloo Sunset'tir, Lily Dreams On'dur falan.

24 Mart 2012 Cumartesi

Eski şansımın geri döndüğü tarih: 23 Mart 2012

Çok şanslı bir insan olduğumu, ne zaman bir şeyi çok istesem -imkansız gözükse de- mutlaka gerçekleştiğini daha önceden yazmıştım buraya. İşlerimin ters gitmesi çok nadirdir. Nadirdir nadir olmasına da hayatımdaki en uzun şanssızlık dönemini yaşıyorum 1.5 aydır. Büyük olaylar ters gitmiyor, ama küçük olup da ters giden, lakin birleşince insanın sinirini bozan saçma sapan şeyler vardır ya, hah işte onlar mütemadiyen peşimi bırakmamakta...ydı ki dün tersine döndü her şey.

Şu dediğim 1.5 ayda yurt dışına çıkacağım gün havaalanında sürünmem için yapılmış gibi 10 yıl sonra İzmir'e kar mı yağmadı, hauptbahnhof'da trenimi kaçırıp götüme paralar mı kaçmadı, ayağımı Hollanda'ya attığım anda kar fırtınaları mı başlamadı, araçlarım bozulup uzuvlarım ciddi anlamda donma tehlikesi mi geçirmedi, koca otelde bir tek benim mi odam sorunlu olmadı, manyaklar mı sarmadı, tramvay mı çarpmıyordu az daha, saçma sapan rahatsızlıklar mı yaşamadım... Bunlar sadece 3 günde oldu, 45 gün boyunca böyle devam etti. Her günüm böyle aksilikler üzerine aksiliklerle geçmeye başladı ki zaten stresli bir dönem geçiriyorum; iş için sınavlara gidiyorum, görüşmeler yapıyorum, araştırıyorum, çalışıyorum. Son birkaç gündür iyice şanssız, mutsuz ve depresiftim derken dün sabah tuhaf bir mutlulukla uyandım.

Richie Kotzen'ı ne kadar sevdiğimi cümle alem biliyor zaten, adamın peygamber olduğuna inanıyorum (tanrı Freddie çünkü), kendisine hayranım, ona olan sevgim şurada anlatılamayacak kadar büyük bilenler biliyor, aylardır da 23'ündeki İzmir konserini bekliyordum, hayaller kuruyordum. Ancak onun konserinin geldiğini bilmek bile rahatlatmıyordu artık beni, aksine bir terslik çıkacağını düşünüyordum, öyle boktan boktan günler geçirirken dediğim gibi sabah nedensiz bir sevinçle uyandım.

Sabahtan bir iş için sınava girmem gerekiyordu, iş yarı istediğim bir işti, asıl istediğim bölüm olmadığı için başvurmuştum ve sınav dağın tepesindeydi. İlk kez gram gerginlik hissetmeden güle oynaya, içimde nedensiz bir mutlulukla girdim sınava. Sınav esnasında istediğim asıl bölümün tam da bu yıl açılacağını öğrendim. "Hayret lan olur muydu benim istediğim şeyler" diyerek sınavdan çıktım. Sınavımın kötü geçmesine rağmen yüzümde güller açarak yola koyuldum. Yolda da "ne zamandır X'i, Y'yi, Z'yi görmüyorum yahu bir ara onlarla iletişime geçeyim, ne zamandır görmüyorum, keşke karşılaşsak" dedim ve 1 saat içinde dediğim insanların hepsiyle karşılaştım. "Lan noluyor, şansım mı dönüyor yoksa, istediklerim olmaya mı başladı gene, yoksa sadece aptala malum mu oldu" diyerek eve geldim.

Bilgisayarı açtım ve tanımadığım -sonradan konser organizatörü olduğunu öğrendiğim-birinden gelen bir mesaj gördüm: "Dün sayfamızdaki soruya doğru cevap vermişsiniz, Richie Kotzen'la tanışma şansı yakaladınız, saat 8'de konser yerinde olun". Ellerim titremeye başladı, kalbim saniyede 1500 kez falan çarpmaya başladı. LAAAAAANNN diyerekten evde bir posta koşturdum. Richie Kotzen lan boru mu bu?! Dünyanın en iyi ve en ünlü gitaristlerinden muhteşem bir herif. Diyorum ya, peygamber.

Günün geri kalanında 32 diş gezdim, kalp atışlarım normale dönmedi, hayatımda bu kadar heyecanlandığımı hatırlamıyorum. Saat 8'de kapının önüne gittim veee... Bir ışık huzmesi gördüm. İnsan olamayacak kadar güzel bir şey. Sanki o melek, bense taş devrinden fırlamış biriyim. Kendisini görünce elim ayağım iyice birbirine dolandı, dilim tutuldu. Görevli durumumu fark etti de yardımcı oldu, Richie'yle fotoğrafımı çekti bir güzel. Konser de muhteşemdi.

Geçen yıl James Blunt'ın kıçını ellemiştim, bu yıl da Richie'yle tanıştım. Şansımın döndüğü tarih budur işte.


12 Mart 2012 Pazartesi

...

Nedene ihtiyacım var. Sadece tek bir "neden". Ne olursa...

Rock'n Roll Suicide çalarken daha da zorlanıyorum onu bulmakta.