5 Mayıs 2010 Çarşamba

Gereksiz bir yazı, okumayın, değmez...

Keşke içimdekileri tam olarak dışarı aktarabilseydim, düşündüklerimi ve hissettiklerimi kusa kusa rahatlayabilseydim. Olmuyor, olmuyor.. Her şey içimde patlayarak büyümeye alışmış sanki, çıkmıyor dışarı. Yaşlandırıyor beni, hayatı bana zindan ediyor. Zehir gibi damarlarımla vücuduma yayılıyor. Bitmiyor ama asla.. Gün geçtikçe büyüyor. Daha da boğazımı sıkıyor, nefes almamı engelliyor..

Bit allahın cezası bit. Gereken buysa değiştir beni. Başka bir insan olayım. Azcık olumlu ve strese dayanıklı olayım. Ya da sadece "paylaşabilen" biri olayım. Düğüm noktası da bu sanırım. Fazla kendime saklıyorum her şeyi. Hıdrellezmiş bugün. Dilek tut diyorlar. İyi o zaman bir dileğim de bu olsun. Tek ya da en büyük dileğim bu olsun diyemem, çünkü hayatımdaki çoğu şey benden daha önemli. Sikik okul bile. Belki de diğer düğüm noktası budur; hayatımdaki öncelikleri oturtamamam..

Bir nevi Nietzsche'lik oldu yaptığım. Kendini tanımak olayları falan. Yok yok bence benim geceleri beynim yerinde olmuyor. Salakladım iyice. Bitsin burda bu salak yazı da.

Hiç yorum yok: