Uzun zamandır yazmadığımın farkındayım. Bilgisayarım bozulduğundan beri içimden gelmiyor yazmak. Buna rağmen yeni yılın ilk günlerini, 2014 yılı değerlendirmesi yapmadan geçirmek istemiyorum.
Aslında 2014 yılı için "ne berbat bir yıldı.." demem gerekir. Ama diyemiyorum, ne olursa olsun çok eğlendiğim, mutlu olduğum zamanlar da oldu.
Ocak ayının ilk günlerinde ani bir kayıp verdik: babaannem vefat etti. Ailemdeki ilk kayıptı benim için. Babamı hayatımda ilk kez hıçkıra hıçkıra ağlarken gördüm. Dedemin, dağ gibi adamın, depresyona girip aylarca yatağından çıkmadığını gördüm. Babaannemi çok seven kedim bile anladı durumu, günlerce yas tuttu kendince, hiçbirimizle konuşmadı. Hayatımda tanıdığım en iyi, en saf kadını bir daha göremeyecek olma düşüncesi hala rahatsız ediyor beni. Çok da özlüyorum. Bugün tam 1 yıl oldu onu kaybedeli.
Babaanneciğimden sonra dedeciğim de fazla dayanamadı. 6 ay 3 gün sonra da o vefat etti. Evlerine gittiğimde inanamıyorum orada olmadıklarına. İleride çocuğumun dedemle babaannemi hiç tanımayacak olması beni rahatsız ediyor. Kabullenemiyorum.
2014'e hep kötü diyemiyorum demiştim; gezdim, sevdim, ailemle bol bol vakit geçirdim.
Yazın İskandinavya tatiline çıktım. Danimarka, İsveç ve Norveç'i gördüm. Bu bana çok şey kattı diyebilirim. Hayatımın en huzurlu günlerini Kopenhag'da geçirdim. Kışın da ailemle İngiltere'de tatil yaptım. İlk kez ailemle yurt dışına çıktım. 2 yaşındaki yeğenimin gelmesi de beni ayrıca mutlu etti tabi. Pek güzeldi, heyecanlıydı. Sonrasında, yılbaşını da İrlanda'da geçirdim. Hala kafamda Irish şapkam ve boynumda shamrock şalımla dolaşıyorum. Akşamları Guinness içip irish şarkılar dinliyorum. Ruhum henüz geri dönmedi İrlanda'dan.
Bununla birlikte hayatımın en kötü olaylarından birini yaşadım. Doktor kontrolü sırasında bir tuhaflık olduğu ortaya çıktı ve doktor "yumurtalıkta değişik bir kitle var, kanserden şüpheleniyoruz" dedi. O an yaşadıklarımı tam anlamıyla buraya yazabilmem, hissettiklerimi kelimelere dökebilmem imkansız. Dünyadan kopuyor insan bir anda. 1 saniye içinde alakalı alakasız onlarca düşünce geçiyor insanın kafasından. İlk düşüncemin, ölmem durumunda yeğenimin beni asla hatırlamayacağı olduğunu ve bunun kalbimi çok feci kırdığını çok net hatırlıyorum. Eksi sözlükte okumuştum "kanser oldugunuzu öğrendiginizde ilk önce vücudunuzdan nefret ediyorsunuz" diye. Bir yandan vücudumdan nefret ettim, bir yandan ölürsem unutulacağımı düşündüm, bir diğer yandan "saçlarım dökülecek. Çocuğum olmayacak, evlat edinmek tek seçeneğim olacak. İkiz erkek çocuğum olacağına hiç çocuğum olmasın dediğim için mi böyle oldu? Lütfen, ona bile razıyım yeter ki olsun" diye içten içe öldüm. Aileme nasıl söylerim, yıkılacaklar diye de onların haline kendimden çok üzüldüm.
O karmaşa, şok, yıkılmışlık... Kimsenin başına gelmez umarım.
Bir yandan durumun adaletsizliği beni çok yıpratti. Hayatımda 5 kez büyük ameliyat geçirdim, bunların 4'ünde olme olasılığım çok yüksekti, şans eseri kurtuldum diyebilirim. Bu adaletsizlik karşısında eğer varsa tanrıdan nefret ettim, her gün sövdüm, küfrettim.
Bir iki güne acil ameliyata aldılar beni. Ameliyat sonucunda kanser olup olmadığım belli olacaktı. Narkoz sonraki ilk sözlerimin hemşireye/doktora "kanser miyim? Sonuçlarım nasıl çıktı?" olduğu da kafamda çok net. O anki çaresizligim beni hala üzüyor.
Bu süreçte beni çok etkileyen bir diğer şey ablamla yaptığımız konuşma oldu. "Biliyor musun, kanser olma ihtimalini duyduğumda arkadaşıma keşke benim başıma gelseydi de kardeşime olmasaydı bu dedim. Arkadaşım da benim zaten bir çocuğum olduğu için böyle söylediğimi sandı. Ama inan aklımdan bile geçmemişti. Keşke bana olsaydı" dedi.
Hala atlatamadım yaşananları. Annemin ısrarıyla İrlanda planımı iptal etmedim. İyi ki de etmemişim, çok iyi geldi. Kendime geldim diyemem, ama yaklaştım en azından. Her geçen gün daha iyi olmaya çalışıyorum. İşe gitmek, kafamı meşgul etmek de oldukça yardımcı oluyor. İş demişken, işteki bölümüm değişti. Artık daha farklı bir iş yapıyorum. Daha yoğun bir bölümdeyim. Düşünmeye, üzülmeye fırsat kalmıyor en azından.
Yazı amacından saptı; 2014 değerlendirmesi yerine ameliyat günlüğüne döndü. Olsun yazasım, paylaşasım varmış demek. Yazmak da iyi geldi, daha sık yapmam gerek.
O zaman bu akşam bu kadar yeter, şu erken saatte iyi geceler.
Edit: Bu yazıyı yazdıktan tam 1 hafta sonra yeniden acil ameliyat oldum. Bu ne len?!