29 Ocak 2012 Pazar

Bir kalıp çikolata

Buraya atar yapmaya girecektim. Kasıntı insanlarla yarım saat dahi oturmanın insan bünyesi üzerine etkilerine dair bir yazı yazıp öyleleriyle dalga geçecektim. Bu insanların, bir biraya 15 tl verilmeyen eğlence yerlerinde rahat edemediklerini, söz dahi olmayan maksimum 10 saniyelik bir ritmin gece boyunca tekrarlandığı mekanlarda kendileri olabildiklerini, atkılarını göğüslerinde entel şekilde bağlamadan evlerinden çıkmadıklarını, paraları olduğunu sonuna kadar göstermek istediklerini ama buna rağmen hesap geldiğinde ceplerinde akrep varmış gibi davrandıklarını, sıradan içme yerinin onlar için sadece Kafe Pi denen bebelerden geçilmeyen salak yer olduğunu, renkli ve daracık kot pantolonlarının kızları etkilediğini düşünüp kendilerini havalı gösterdiğini sandıklarını, salaş yerlerde asla rahat edemediklerini, bir kız olarak yanlarında küfrettiğinizde sizi ayıpladıklarını, hayatı tozpembe sanıp başkalarının gerçek sorunlarını kafalarında bir kalıba oturtamayıp alaya aldıklarını, entelmiş gibi davrandıklarını, hatta entel olduklarına tüm kalpleriyle inandıklarını, hayatlarında doğru düzgün kitap okumamış olmalarına rağmen her konu hakkında çok doğru yorumları olduğunu sandıklarını yazıp atar yapacaktım; ama dolapta bir kalıp çikolata buldum. Koştum onu yedim.

22 Ocak 2012 Pazar

I'll Be There For You

Bon Jovi'yi severim. Hatta çok severim. "Bon Jovi deyince orada duracaksın" diyen arkadaşlarla çevrili etrafım. Erkek arkadaşlarımın geneli de çok severdi Bon Jovi'yi. Hatta onlar için çok özeldi her zaman. Hepsinin bir Bon Jovi hatırası vardı. Benim için de öyledir, çok özeldir. Geçenlerde biri "en sevdiğin Bon Jovi şarkısı ne?" diye sordu. Cevap veremedim. I'll Be There For You diyecekken Always aklıma geldi, oradan Queen of New Orleans, It's My Life, Wanted Dead or Alive... Dilim varmadı aradan birini seçmeye.

Neden bilmiyorum ama geçen yaz doğum günümde İstanbul konseri olan Bon Jovi'ye gidemedim. Nedeni hakkında ciddi anlamda en ufak bir fikrim yok. Doğum günümdü, işler biraz karışıktı, kiminle geçireceğim belli değildi, üstüne üstlük doğum günümü de kutlayasım yoktu... Ama Bon Jovi'den bahsediyoruz burada aq. Neden yani neden? Nasıl böyle bir şansı kaçırırım? Aklım almıyor. Hala anlamıyorum, yetmezmiş gibi çok pişmanım, akılsızlığıma yanıyorum.

Romantik komedileri pek sevdiğim söylenemez. Stresli olduğum zamanlarda iyi bir seçenektir, ama artık o zamanlarda bile gıcık ediyor beni, "inşallah kavuşamazsınız, gerzekler!" "sen film boyunca it gibi davran, şimdi de değerini anla. Yok öyle!" çemkirmeleriyle geçiyor benim için. Dün de sıkıntıdan ne yapacağımı bilemeyip yıllardır bilgisayarımda izlenmeyi bekleyen bir romantik komedi filmini izledim. Adı A Lot Like Love'dı. Diğerlerinin aksine sıkılmadan izledim, beğendim filmi. Aslında filmi beğenmemi sağlayan 2 unsur oldu. İlki, kız karakterin bir özelliğini en yakın arkadaşlarımdan birine inanılmaz bir şekilde benzetmemdi. Kız duygularını, aşkını sürekli bastırıyordu. Oğlanın evleneceğini duyana kadar da kafasına dank etmiyordu. Film boyunca "bu filmi ona izletmeliyim, en azından anlatmalıyım, of!" deyip durdum. İkinci unsur da zaten beni benden aldı. Kız, oğlanın ona uygun olmadığını, nedenlerden birinin de gitar çalamaması olduğunu söylüyordu. Bunun üzerine yakışıklı mı yakışıklı Ashton Kutcher'ımız da elektrogitar öğrenip kızın kapısına dayanıyordu. Gitar falan da değil, direkt elektrogitar. Zaten bu konuya takık durumdayım, elektrogitarı görür görmez eridim bittim. Tabii şarkıyı çalmaya başlayınca kalbimden vurulmuşa döndüm: Bon Jovi'den I'll BeThere For You çalıyordu. Bu kadar ayrıntı bana denk gelse sanırım oracıkta -en olmayacak adam bile gelse- ben evlenme teklifi ederim. Kız buna rağmen oğlanı reddetti ve benden orospu sıfatını kazandı. Neyse, sonunda tipik tatlıya bağlandı olaylar falan.

Bir romantik komedi filmi gösterdi ki benim en sevdiğim Bon Jovi şarkısı I'll Be There For You'ymuş. Dünden beri loop'a almış vaziyette dinliyorum. Şu dizeler yeter zaten:

I'll be there for you
These five words I swear to you
When you breathe I want to be the air for you
I'll be there for you

I'd live and I'd die for you
I'd steal the sun from the sky for you
Words can't say what love can do
I'll be there for you

3 Ocak 2012 Salı

2012

Bir yıl nasıl başlarsa öyle devam edermiş bokuna inanmadığımdan, sikim gibi başlayan 2012'nin muhteşem bir yıl olacağına inanıyorum.