Çocukluktan beri bildiğim bir söz vardır, "İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını verirler." İşte ben bu sözün amına koyim. Çünkü çok doğru bir söz.
Takık bir insan olduğumdan dolayı her zaman stres vardı hayatımda. Daha doğrusu her şeyi kafama taktığımdan, olmayan yerde stres yaratmakta üstüme yoktur. Kendi kendimin çok kolay ağzına sıçabiliyorum anlayacağınız. Sürekli geleceği düşünürüm bir de bok varmış gibi. Aman onu yapayım mükemmel olsun, aman bunu başarmalıyım, hep birinci olmalıyım, en iyisini ben yapmalıyım... Gereksiz hırs da var yani. Dur lan sakin ol, vücudun kaldırabiliyor mu onu söyle önce. İşmiş gelecekmiş paraymış sokayım hepsine.
Ha ne mi yaptı bu stres bana? Hayat boyu geçmeyecek gastrit verdi öncelikle. Eskiden taşı eriten midem şimdi bebek poposu hassaslığında. Yemek yemek aylarca kabus oldu bana. Hala daha en ufak bir stres kırıntısı gösterdiğimde ağrıdan kıvranırım. Müthiş bir baş ağrısı verdi bir de. Hiçbir ilacın geçiremediği günlerce, haftalarca geçmeyen pis, götelek bir ağrı. Hayatını idame ettirmekte zorlanıyorsun falan. Bir de uykusuzluk var ki sormayın. Geceleri birkaç saat uyudum uyudum. Yoksa sıçış. Sabahlara kadar düşünmeler, şanslıysam kabuslar, sağa sola dönmeler, uykudan kıvranmama rağmen dalamamalar. Peeh.
Sağlığımı kaybetmek bütün bunlara değiyor mu? Kesinlikle hayır. Peki neden inatla uslanmıyorum ve aynı şeye devam ediyorum bilmiyorum. Belamı arıyorum herhalde, başka bir nedeni olamaz. Sokayım bana da.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder