27 Eylül 2010 Pazartesi

Fuck my life

Hayatınızın iğrenç olduğunu mu düşünüyorsunuz? O zaman bir de buradan yakın :) Hayatlarının berbat olduğunu düşünenler için için özel bir site kurulmuş: Fuck My Life. İnsanlar birkaç cümleyle başlarına gelen FML dedirten talihsiz olayları yazmış. Okudukça "Ben de kendiminkine kötü demiştim" diye moraliniz düzelebilir ya da "yalnız değilmişim oleey" diye sevinebilirsiniz. Birkaç örnek vermem gerekirse:

**Today, my husband dropped me off at work. Ten minutes later I got a text saying "I just dropped the b*tch off I'll be there in a few baby, miss you". I asked him about it he said "I don't know what you're talking about Megan". My name isn't Megan. Not even close. FML

**Today, I saw an elderly man fall in a crosswalk, so I jumped off my bike to help. As I helped him across, the light turned green. I then watched across a 6 lane street as someone stole my bike. FML

**Today, I texted my college boyfriend to tell him how terrible I felt about cheating. He replied saying he was so relieved because he had been cheating on me with a girl in his dorm. I was talking about my math exam. FML

Ben bayıldım bu siteye. Size de tavsiye ederim :)

www.fmylife.com

26 Eylül 2010 Pazar

Pislik gibi davranıyorum bazen

Çok yakınlarımın işleri bile bile halletmiyorum falan. Çomak sokasım geliyor yapacaklarına. Her şey bana bağlı bile olsa; o şeye, nesneye, işin olmasına çok ihtiyaçları bile olsa kılımı kıpırdatmıyorum. Vicdan azabı çekiyorum sonradan allahtan. Çok sık olan bir şey değil bir de. Öyle avunuyorum ben de. Pislik halimi gizlemeye çalışıyorum.

23 Eylül 2010 Perşembe

Herkes bildiği işi yapacak arkadaş

3 gündür bacağımdan sakat bir haldeyim. Ağrıdan topallayarak yürüyorum, merdiven inip çıkamıyorum, eğilemiyorum, metroda asansörü kullanıyorum, çok ayakta duramıyorum (ama buna rağmen akşama beriye gidiyorum o ayrı) vs vs. Bu iş de kendimi dünya şampiyonu sporcu sanmamdan başıma geldi. Dansı, yani folklörü ve tangoyu bıraktığımdan beri vücudum lömbür lömbür bir halde. Dünyalar dolusu kilo aldım bir de üstüne ameliyattır miskinliktir derken. Normalde incecik fit olan ben, godzillayla yarışma evresine gelmiştim. Durum böyle olunca artık sabahları spor yapayım da insana döneyim dedim. Demez olaydım tabi. Herkes bildiği işi yapacak arkadaş! Geçtim bilgisayarın karşısına internetten bir video açtım, ısındım odada falan, sonra başladım o kaslı adamın gösterdiği hareketleri yapmaya. Dakikalar sadece 3buçuğu gösteriyordu ki ben çöktüğüm yerden kalkamadım, kaskatı kesildim öyle. Hasssssktrmınakoyiiimmm derken kendimi yatağa attım. 3gündür de bu haldeyim işte. Bugün de lanet olsun bok biliyorum sanki spor yapmasını dedim ve kendimi bu işte bilgili ve tecrübelilerin kollarına bırakayım diyerekten spor salonuna gidip konuştum. Bir daha da her boka atlamayacağım bana ders olsun bu.
Not: Bu kadar bira ve mojito üzerine imla yanlışı yapmamışım. Heyt beee :) :pp

20 Eylül 2010 Pazartesi

Bu dünyada ölmesi gereken son insanlardan biriydin Freddie Mercury

Sana ölesiye saygı duymakla beraber tapıyorum.

17 Eylül 2010 Cuma

Stajım bitti

1 aydır süregelen stajım bu akşam itibariyle bitti. Her gün 6'da kalkıp 7 buçukta işte olup bütün gün çalışıp yorgun argın akşam 7 buçukta evde olmaya alışık olmayan biri olarak başta epeyce zorlandım. Ama sevdiğim şeylere çabuk bağlanma huyum vardır benim. İşi yorucu olsa da sevdim. Bana işi öğretenleri sevdim. Çok iyi davrandılar, çok yardımcı oldular sağolsunlar. Öyle böyle derken geçmiş bir ay. Hiç tatil yapmadım ben bu yaz bir de, son hafta "bitsin de azıcık dinleneyim" diyordum, lakin son gün içimi nasıl bir hüzün kapladı nasıl.. Dediğim gibi bir şeyi, bir yeri, bir insanı seversem, hemencecik bağlanırım. Birden alışkanlık haline gelir, parçam olur sanki. Bundan dolayı da bugün işte bayağı bayağı hüzünlendim. Hele veda edip öpüşürken gözlerim dolacaktı nerdeyse. Gören de sevgilimden ayrılıyorum sanır. Böyle garip bir insanoğluyum ben de napayım. Üzüldüm ama yine de beee :(

15 Eylül 2010 Çarşamba

Göt uçuklatma sanatı

Dün akşam saat 10 gibi eve dönüyordum. Eve giderken karanlık yolda saçma sapan şeyler geldi aklıma. Yok halüsinasyonlardır bilmem ne. Sonra ailemi katledilmiş buluyormuşum birden eve girdiğimde falan demeye başladım. Sonra salaklama Aybü kendine gel dedim ama o göt uçuklaması geçmedi bende. Kendi uydurduğum şeye inandım resmen. Apartmanın önüne geldim, baktım ışıklar kapalı. Herhalde karşı apartmanda misafirlikteler, ben direk arayayım, eğer ordalarsa eve çıkmam oraya geçerim diye düşündüm. Annemi aradım telefonu cevap vermedi. Zili çaldım evde kimse yok. Her zamanki gibi annem çantasının derinliklerinde telefonu bulamadı herhalde dedim, babamı aradım. Babam meşgule attı telefonu, benim içimde bir şeyler dalgalanmaya başladı. Hassiktir dedim yoksa düşündüğüm şey oluyor mu. Babam arayacak birazdan, kızım anneni kaybettik diyecek. Ben deliriyorum apartmanın önünde bu sırada. Telaşlanmayı bırakın direk ölüp ölüp dirilmeye başladım. Babam aradı sonunda, ben dışardayım annen evdeydi dedi. Demesiyle benim kalbim sıkıştı zaten. Kesin herifin biri girdi içeri annemi kıtır kıtır doğradı diyorum. Hemen yukarı çıktım, kapıyı çaldım önce ama açan olmadı. Kapıya anahtarı soktum ellerim titreye titreye, kapı kilitliydi. Annemin boğazını kestilerse içerde nasıl kilitli kapı, katil anlaşılmasın diye bir de kapıyı üzerine mi kilitledi yoksa, şerefsiz herif öldürcem lan seni diyerekten kilidi açtım. İçeri kapkaranlık. Giremiyorum içeri cesetle karşılaşacağım diye. Dedim son bir kez annemin telini arayayım. Evin içinden geldi telefon sesi. Çantası da salondaydı. Ama kapı dıştan kilitli. Demek ki kabusların gerçek oluyor Aybü kızım, anneni öldürdüler içerde, kadın boğazı kesik kanlar içerisinde yatıyor. İyi bir evlat da olamadın yan şimdi salaklıklarına, hayatın boyunca bu pişmanlık içinde yaşa, beter ol diyorum. Ben hala inanmak istemiyorum tabi buna, bir hışım karşı komşunun kapısını çaldım annem sizde mi diye, yok dediler. Karşı apartmanı aradım, yok dediler. Aybü dedim derin nefes al ve dal içeri çabuk. Belki son nefesinde kurtarabilirsin kadını içerdeyse. Belki de kaçırdılar, o zaman da hemen polisi ararsın. Daldım içeri göreceğim manzarayı düşünerek bacaklarımın titremesine engel olamayarak. Yatak odasına gittim. Yatakta annemi gördüm ama kafasının üstünde yastık var. Hassiktir boğarak öldürmüşler dedim. Korkudan ve üzüntüden ölüyorum ama. Annee annee diye bağıra bağıra sarsa sarsa uyandırmaya çalışıyorum kadını ama uyanmıyor. Annenin cesediyle karşılaşmak da varmış kaderinde Aybü derken aniden bir ses: "Bir uyutmadın yaa. Ne?!"

:)

Şu hayatta ne para, ne sevgili, ne başarı, ne hırs önemli. Ailen ve güvenebileceğin birkaç arkadaşın, dostun olsun yeter. Ağlayabileceğin bir omuz, her daim arkanda olan insanlar dünyanın bütün servetine bedel.

4 Eylül 2010 Cumartesi

Aman sabahlar olmasın

Günlerdir gündüzleri bulamadığım mutluluğu geceleri buluyorum. Başlıktan ilk akla gelen gibi akşam sevişmeleri falan değil ama. Daha safçası. Bir rüyalar görmeye başlamışım ki of of offf. Teee ne zamandır saçma salak rüyalar, gereksiz insanlar, katiller matiller görüyordum, son günlerde de tam tersi. Matthew Macfayden rüyalarımı süslüyor. Bütün gece maceradan maceraya koşuyoruz, müthiş kavuşma sahneleri yaşıyoruz. İlk gördüğüm rüyada mesela bu belediyenin otobüs şöförüymüş, sırf beni bulmak için taaa İngiltereler'den buralara gelmişmiş, beni bulsun diye de otobüs şöförü olmuşmuş. Böyle ben bunu görünce allak bullak oluyordum birden. Oturup konuşuyorduk, çok çekingendi bu. Sonra bir sarılıyorduk ki.. Hayatımın sonuna kadar onunla o şekilde kalabilirim dedim. Geçenlerde de 1700lü yıllardaydık bunun filmdeki hali gibi. Ben içeri giriyordum birden, bu böyle bana bakıyordu "2.yi de çektik hayatım, nerelerdesin? 3. filmi senle çekmek istiyorum. Özledim seni çok. Seni seviyorum, çok fazla seviyorum.." diyordu. Gene öyle sıkı sıkı sarılıyorduk ki dünyalar benim oluyordu.

Böyle bir hayal aleminde yaşıyorum anlayacağınız. Ah ulen Matthew gelsen bulsan beni ne güzel olur. Hayatının aşkı, çocuklarının anası olurum vallahi :)